Cumhurbaşkanı Erdoğan Covid-19 salgınına ilişkin yeni tedbirler açıkladı. Bu tedbirlerden bazıları şöyle: "Haftasonları saat 10.00 ile 20.00 saatleri dışında sokağa çıkma sınırlaması uygulanacak" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kabine toplantısının ardından basına açıklamalarda bulundu.
Erdoğan, şimdiye kadar 1 milyon 350 bin kişinin hayatına mal olan yeni tip korona virüsü (Covid-19) salgınının tüm dünyada yayılmaya devam ettiğini belirterek, insanlık tarihinin yakın zamanda yaşadığı bu en büyük salgının önüne geçecek kesin bir çarenin henüz bulunamadığını hatırlattı.
Koruyucu tedbirler, aşı çalışmalarında ümit verici gelişmeler yaşanmakla birlikte tehdidin artarak sürdüğüne işaret eden Erdoğan, salgının ilk başladığı dönemlerdeki öngörülerin çok ötesinde ağır bir durumla karşı karşıya olunduğunu söyledi.
Sonbaharla birlikte yeniden tırmanışa geçen, hasta ve ölüm sayılarının Avrupa'da ve dünyanın pek çok yerinde tedbirlerin sıkılaştırılması sonucunu doğurduğuna dikkati çeken Erdoğan, Türkiye'de de İstanbul başta olmak üzere kimi şehirlerde ciddi seviyelere ulaşan hasta ve ölüm sayılarının çok daha dikkatli olunması gerektiğine işaret ettiğini belirtti.
'CAN ACITICI NETİCELERE YOL AÇAN YENİ TEDBİRLER'
Sağlık altyapısı ve sağlık çalışanlarının sınırlarını zorlamadan "TAMAM" diye ifade ettikleri "Temizlik, maske, mesafe" kurallarına riayet ederek bu salgının atlatılması gerektiğine değinen Erdoğan, "Şayet salgının seyri tırmanışını sürdürürse hepimiz için can acıtıcı neticelere yol açan tedbirlerin tekrar gündeme gelmesi kaçınılmaz hale gelir" dedikten sonra Covid-19 salgınına ilişkin yeni önlemleri şöyle sıraladı:
- Hafta sonları tedarik ve üretim zincirleri aksamayacak şekilde 10.00 ile 20.00 saatleri arası dışında sokağa çıkma sınırlaması uygulanacak.
- Ara tatilde olan okullardaki eğitim öğretim yıl sonuna kadar online olarak sürdürülecek.
- Halen 65 yaş üstü için uygulanan belirli saatlerde sokağa çıkma uygulaması, çalışanlar hariç olmak üzere 20 yaş altına da teşmil edilecek.
- Alışveriş merkezleri, marketler, berber ve kuaförler gibi işletmelerin çalışma süreleri saat 10.00 ile 20.00 arası olarak sınırlanacak.
- Sinemalar, sektörün talebine de uygun şekilde yıl sonuna kadar kapalı kalacak.
- Kafelerde sadece paket servis uygulamasına geçilecek.
- Kıraathanelerimizin faaliyetlerini bir süre ara verilecek.
- Tüm spor müsabakaları seyircisiz oynanmaya devam edecek. Halı sahaların faaliyetlerine ara verilecek.
- Şehirlerimizin, ana cadde ve meydanlarındaki sigara içme yasağı sürecek.
- Kamu ve özel sektör iş yerlerindeki esnek mesai düzenine ve mesai saatlerinin yoğunluk oluşturmayacak şekilde belirlenmesi uygulamasına hassasiyet gösterilecek.
Erdoğan il hıfzıssıhha kurullarının bu sınırlamayı genişletebileceği belirterek, "Bu hususlarla ilgili ayrıntılar İçişleri Bakanlığımızın genelgesinde yer alacaktır. Hep birlikte fedakarlık yaparak, inşallah bu salgın musibetinin üstesinden gelerek, sağlıklı ve huzurlu bir şekilde geleceğe bakacağız. Rabb'im yar ve yardımcımız olsun" dedi.
'İYİ NİYET JESTİ RUM TARAFINDA KARŞILIK BULMADI'
Basın toplantısında KKTC'nin, Kıbrıs Türkü'nün hukuk, eşitlik ve varoluş mücadelesinin en kıymetli eseri olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kapalı Maraş'ın bugüne kadar kapalı tutulması Kıbrıs Türk tarafının samimiyetinin ve iyi niyetinin bir göstergesidir" dedi. Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Ancak bu iyi niyet jesti, Rum tarafında hiçbir zaman karşılık bulmadı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti, bir süre önce Kapalı Maraş'ın sahil şeridini halka açtı. Bu cesur adımı biz de destekliyoruz. Kapalı Maraş'ta kullanıma açılan bölgenin yollarını 15 gün gibi kısa bir sürede asfaltladık. Bisiklet yolu, kaldırım tamiri, içme suyu tesisi, çocuk oyun parkları, büfe, bank, çevre düzenlemesi gibi hizmetleri hayata geçirdik. Heyetimiz ve Kıbrıs halkı ile birlikte Maraş'ta gerçekleştirdiğimiz program bölgenin bundan sonra hızla canlanmasını sağlayacak adımlar konusundaki kararlılığımızın da ifadesidir. Kıbrıs meselesinden bihaber, Kapalı Maraş'ın açılmasının stratejik önemini kavrayamamış, bizim oraya yaptığımız ziyaretin mesajını anlamamış olanların bu programa piknik gözüyle bakması pek tabiidir. Hamdolsun milletimiz, meselenin ne olduğunu da orada yaptığımız işin manasını da gayet iyi biliyor. Her konuda olduğu gibi sağlık ve özellikle son dönemde tüm dünyayı etkileyen salgın hususunda da Kıbrıslı kardeşlerimizin yanındayız. Bu çerçevede kısa sürede inşasını tamamladığımız 100 yataklı Lefkoşe Acil Durum Hastanesi'nin de açılışını yaptık. Hastanemizle birlikte 5 ambulansı da hizmete soktuk."
Ziyaretle, Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni birbirinden ayırmak isteyenlere en güzel cevabı verdiklerine inandığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Rum-Yunan ikilisinin uzlaşmaz tutumları sebebiyle artık yeniden konuşulması, tartışılması, müzakeresi anlamsız hale gelen hususları bir kenara bırakarak yeni bir gelecek inşası için hep beraber kolları sıvıyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gerçeğini bölgede ve tüm dünyada kabul ettirecek bir döneme girdiğimize inanıyorum" ifadelerini kullandı.
'TÜRKİYE AFET MÜDAHALE PLANI İŞLEMEYE BAŞLAMIŞTIR'
İzmir depreminin Türkiye'nin hem doğal afetler gerçeğini bir kez daha hatırlattığını hem de afet öncesi ve sonrası hazırlıkların gözden geçirilmesine vesile olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu çerçevede İzmir depreminde iyi bir sınav verdiğimize inanıyorum. Depremin gerçekleştiği 30 Ekim saat 14.51'den itibaren Türkiye Afet Müdahale Planı işlemeye başlamıştır. İzmir'deki AFAD ekipleri hemen harekete geçmiş, çevre illerdeki ekipler de derhal İzmir'e destek için yola çıkmışlardır. Depremin birinci saatinde AFAD İzmir ekipleri, itfaiye birimleri, şehirdeki sivil toplum kuruluşlarının arama kurtarma ekipleri, Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri, acil yardım ekipleri sahada çalışmaya başlamıştı. Aynı şekilde ilk dakikalardan itibaren emniyet, jandarma ve Türk Silahlı Kuvvetleri birimleri hem personelleri ile hem helikopter ve insansız hava araçlarıyla destek için afet bölgesindeki yerlerini almışlardı. Depremin ikinci saatinde 25 bin kişilik mobil mutfak ve 50 personel bölgeye sevk edilmiş, AFAD'ın lojistik depolarında çadır ve battaniye gibi barınma ihtiyaçları yola çıkarılmıştı. Depremin altıncı saatinde diğer bölgelerden kara ve hava yoluyla 2 binin üzerinde arama kurtarma personeli ve 15 arama kurtarma köpeği bölgeye ulaşmak üzere yola çıkmıştı. Depremin 10'uncu saatinde Türkiye Arama Kurtarma Planı kapsamında 7 temel ihtiyacın karşılanması için binlerce personel sahada bilfiil çalışmalarda görev almış durumdaydı. Depremin 12'ci saatinde 100 psiko-sosyal destek personeli, depremzedelerle görüşme yapmaya başlamıştı. Depremin 24'üncü saatinde hasar tespit çalışmaları için 520 personel sahaya inmişti. Depremin 48'inci saatinde binin üzerinde çadırın kurulumu tamamlanmış, depremzedelerin kullanımına sunulmuştur. Depremin 72'nci saatinde Türkiye Arama Kurtarma Planı kapsamında 8 binin üzerinde personel ve 1200 araç sahada faaliyet halindeydi."
'1750 KONUTU YENİDEN İNŞA EDECEĞİZ'
İzmir'de çadırların kışın kalmaya uygun olmaması dolayısıyla konteyner şehirler kurduklarını, kalıcı konutlarla ilgili proje hazırlıklarının tamamlandığını ve bu ay bitmeden ihalelerin yapılıp inşa sürecine geçileceğini aktaran Erdoğan, "Buna göre 1750 konutu kendi yerinde yeniden inşa edeceğiz. Ayrıca belirlenen rezerv alanlarda 3 binin üzerinde konut inşa ederek hak sahiplerine dağıtacağız. Türkiye genelinde de depreme dayanıksız binaların dönüştürülmesi çalışmalarını hızlandırıyoruz. Bu konuda vatandaşlarımızdan daha fazla destek bekliyoruz" diye konuştu. Dönüşüm çalışmalarında bugüne kadar yaşanan sıkıntıları göz önüne alarak gerekirse bu konuda yeni düzenlemelere de gidebileceklerini belirten Erdoğan, "Rant yerine depreme dayanıklılığı önceleyen bir anlayışla bu şekilde hareket ettiğimizde hedeflerimize daha kısa sürede ulaşacağımız açıktır. Bir kez daha İzmirliler'e geçmiş olsun diyorum" ifadelerini kullandı.
'REFORM GÜNDEMİNDEN HİÇ KOPMADIK'
Erdoğan, dünyada ve bölgede tarihi bir yeniden yapılanma sürecinin sancılarının yaşandığını, salgının da bu süreci hızlandırıp biçimlendirdiğini vurgulayarak, siyasi ve ekonomik değişim dalgasının sınırları aşan sonuçlar doğurduğunu, etki alanını ve gücünü artırdığını belirtti.
Türkiye'yi son 18 yılda tarihinin en büyük demokrasi ve kalkınma reformları ile tanıştıran bir yönetim olarak ülkeyi yeni döneme hazırlamanın en başta gelen görevleri olduğuna inandıklarını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Geçmişte devlet içine çöreklenmiş olan vesayetin ve kullandığı araçların tüm izleri, gizli ajandalarıyla, paralel hatlarıyla, örgütsel aidiyetleriyle, ucu dışarılara kadar uzanan dayatmalarıyla artık tarih olmuştur. Zihniyet olarak tek parti devri faşizminden bir adım öteye geçememiş olanlar bizim değişim ve reform başarılarımızın ürünü olan sonuçları dahi tabu haline getirmeye çalışıyor. Halbuki adı üzerinde değişim dinamik bir süreçtir. Ortaya çıkan şartlara ve ihtiyaçlara göre sürekli yeni adımlar atmayı gerektirir. Bunun için biz reform gündeminden hiç kopmadık. Değişimin asla bitmeyen bir yürüyüş olduğu gerçeğini unutmadan, dünyadaki gelişmelere uygun şekilde sürekli hedef büyüterek yeni reformlarla yolumuza devam ediyoruz."
'ADALETİN TESİSİ DOĞRULTUSUNDA BÜYÜK BÜYÜK DEĞİŞİMLERİ HAYATA GEÇİRDİK'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar hep adalet ile kalkınmayı, hukuk ile ekonomiyi, özgürlük ile güvenliği birbirini tamamlayan olgular olarak kabul eden bir anlayışla milletin huzurunda olduklarını savundu.
"Hukuk devletinden anladığımız 'mevzuat devleti' değildir" diyen Erdoğan, daima toplum hayatının temeli olarak gördükleri adalet, özgürlük, eşitlik ve insan haklarına dayanan bir normlar sisteminin inşasından yana olduklarını söyledi.
Önümüzdeki dönemde de bu doğrultuda çalışmaya devam edeceklerine işaret eden Erdoğan, "Adaletin olmadığı yerde diğer tüm imkanların birer zulüm aracına dönüştürülebileceğini biliyoruz. Bu bakımdan bizim anladığımız ve inandığımız adalet kavramı, yargı ile ilgili olmanın çok ötesinde bir manaya ve işleve sahiptir. Medeniyetimiz ve kültürümüzde adalet kavramının özellikle üzerinde çokça durulmasının sebebi, sahip olduğu bu derin ve güçlü anlamıdır. Adalet ancak keyfi uygulamalara müsamaha göstermeyen, masumiyet karinesine her aşamada sahip çıkan, suç ve cezanın şahsiliği ilkesini merkeze koyan bir hukuk düzeni ile sağlanabilir" ifadelerini kullandı.
Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması, iş ve çalışma hayatında her türlü ayrımcılığın önlenmesinin de adaletin gereği olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Aynı şekilde adalet, kamu hizmetlerinin erişilebilir, hesap verebilir, eşit, şeffaf ve adil bir şekilde sunulduğu, refahın toplumsal tabana yayıldığı kuşatıcı bir yönetimi ifade eder. Son 18 yılda adaletin tam anlamıyla tesisi ve yaşatılması hedefi doğrultusunda çok büyük değişimleri hayata geçirdik. Şayet değişim gerçeğine sırtımızı döner ve üzerimize düşenleri yapmazsak, milletimize karşı görevimizi yerine getirmemiş oluruz" diye konuştu.
'İNSAN HAKLARI EYLEM PLANI TASLAĞI'NA SON HALİ VERİLECEK'
Erdoğan, geçen yıl 30 Mayıs'ta kamuoyu ile paylaştıkları Yargı Reformu Strateji Belgesi'ni bu hakikatler ışığında hazırladıklarını anımsatarak reform stratejisinin, toplumsal refahın daha fazla özgürlük ve daha güçlü demokrasi ile gerçekleşeceği ilkesi üzerine bina edildiğini anlattı.
Mecliste bugüne kadar strateji belgesi kapsamında 3 yargı paketinin kanunlaştırıldığını hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu paketlerle ceza adaleti ile hak ve özgürlükler alanında çok önemli yeniliklerin hayata geçmesi sağlandı. 15 Temmuz'da milletin yazdığı destanı hukukla taçlandıran, darbecilerden millet adına hesap soran yargının daha iyi işlemesi için ne gerekiyorsa yapacağız. Hukuk devletinin tüm unsurları ile tahkim edilmesi önceliğimizden ve adalet hassasiyetimizden kesinlikle taviz vermeyeceğiz."
Demokrasinin işlerliğini artırarak, hukukun üstünlüğünü güçlendirerek ekonomi alanında da yeni fırsatların güvencesini teşkil edecek adımları atmakta kararlı olduklarına vurgu yapan Erdoğan, geçen hafta Hazine ve Maliye Bakanlığında da bir görev değişikliğine gittiklerini, affını isteyen Berat Albayrak'ın bu talebini kabul ederek Hazine ve Maliye Bakanı olarak Lütfi Elvan'ı görevlendirdiklerini hatırlattı.
Merkez Bankası ile Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığında da yeni görevlendirmeler yaptıklarını belirten Erdoğan, "Bu görev değişiklikleri, küresel düzeyde yaşanan siyasi ve ekonomik değişimlere uygun şekilde, ülkemizde de hukuk ve ekonomi alanında köklü reformlara hazırlık yaptığımız bir dönemde gerçekleşti. Salgın sürecinin hızlandırdığı yeni küresel ekonomik mimaride Türkiye'nin önünde açılan fırsat pencerelerini değerlendirmekte kararlıyız. Kurduğumuz güçlü üretim, ihracat ve istihdam altyapısı en önemli güven kaynağımızdır. Bu altyapıyı ancak ekonominin ruhu diyebileceğimiz güven unsurları ile birleştirerek arzu ettiğimiz sıçramayı yakalayabiliriz." değerlendirmesini yaptı.
Bunun için bugüne kadar tüm yaptıklarına ilave olarak yeni reformların hazırlıkları içinde olduklarına işaret eden Erdoğan, "İnsan Hakları Eylem Planı bu hazırlıkların en önemlilerinden biridir. Adalet Bakanlığımız kapsamlı istişarelerin ardından yeni dönemin yol haritası olacak İnsan Hakları Eylem Planı'nın ana başlıklarını oluşturdu. Önümüzdeki günlerde ekonomik hayatın tüm paydaşlarıyla da çalışılarak İnsan Hakları Eylem Planı taslağına son hali verilecek" dedi.
Bu çerçevede piyasa aksaklıkların giderilmesi, rekabetçi piyasa mekanizmasının etkin işleyişinin sağlanması, mülkiyet hakkı ve sözleşme serbestisi gibi konuların da ele alınacağını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ortaya çıkacak ihtiyaçlara göre mevzuat değişikliği veya idari tedbirler noktasında gereken adımlar kısa sürede atılacak. Kamu gücünü, özgürlükleri daraltan değil özgürlükleri koruyan ve yaşatan temel zemin olarak görmeye devam edeceğiz. Haklarımızı ve özgürlüklerimizi kullanacağımız bir vatana sahip olmak bu vatanda ezanımızla, bayrağımızla, istiklalimizin sembolü tüm değerlerimizle yaşamak yine önceliklerimizin en başında yer alacaktır. Terörle mücadelemizden bölgemizdeki harekatlarımıza, kalkınma gayretlerimizden ekonomideki hedeflerimize kadar, tüm çalışmalarımızı bu anlayışla yürütüyoruz. Bugüne kadar hep altını çizdiğimiz gibi 'özgürlük' ve 'güvenlik' kavramlarının birbirine karşı değil birbirlerini tamamlayacak şekilde hayat bulmasını sağlamakta kararlıyız."